9 Ocak 2009 Cuma

Yazarlar için kütüphanelerinin vazgeçilmezi hâlâ KLASİKLER

Kitap fuarını fırsat bilip, okurlarıyla buluşmak için fuara gelen yazarlarımıza teybimizi uzattık ve en özel, en ayrıcalıklı kitaplarını sorduk. Pek çok yazarımız gençlik yıllarında keyifle okunan klasikleri hâlâ elinin altında bulunduruyor.

En unutulamayan klasik, Tolstoy’un Anna Karenina’sı. Mahir Kaynak gibi artık özel bir kitabı olmayan yazarlar da yok değil. Hatta Kaynak, kütüphanesini çocuklarına devredeceğini söylüyor. Belli bir birikimden sonra kitapların sıradanlaştığını ifade ediyor Kaynak. İlber Ortaylı’ya göreyse “başucu kitabı” gibi söylemler anlamsız; ama onun da vazgeçemediği bir kitabı var elbette: Sözlük. Bir araştırmacı olarak sözlüğü elinin altında olmayınca rahat edemediğini söylüyor Ortaylı. Kitap fuarının onur konuğu Doğan Hızlan’ın, en özel kitaplarını pek merak etmemize rağmen kendisi “ne yazık ki bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini” ifade etti. Tuna Kiremitçi’nin edebiyat dünyasının değişmez kitapları arasında Selim İleri’nin ‘Her Gece Bodrum’u var. Hasan Öztoprak’ın, ilk baskı şiir kitapları topladığını bu araştırmada öğrendik. Gazeteci yazar Aydın Boysan’ın çocukluğundan beri uzay kitaplarına olan merakını, Ahmet Ümit’in hangi dini kitapları okuduğunu, Kürşat Başar’ın vazgeçemediği şairleri, Ahmet İnam’ın şu aralar hangi “iç” kitabını okuduğunu, Feridun Andaç’ın kitaplarını hangi yayınevlerine göre düzenlediğini merak ediyorsanız buyurun kütüphane gezintimize…

Rasim Özdenören: Sezai Karakoç’un kitapları her an masamdadır
Bazı kaynak kitapları özellikle de sözlükleri her an elimin altında bulunduruyorum. Dostoyevski’nin bütün romanları ve Sezai Karakoç’un, Turgut Uyar’ın, Edip Cansever’in kitapları her zaman masamın üzerindedir. Yolculuğa çıkarken Fransız şair Blaise Cendars’ın kitabını yanıma alırım. Masamın üzerinde 50 tane kitap var böyle özel ayırdığım. Shakespeare’in piyesleri, Platon’un Diyaloglar’ı, Alaattin Özdenören’in kitapları bunlar arasında… Şu anda da Alaattin Özdenören’in “Bir İnsan” kitabını okuyorum.

Sevinç Çokum: Seyahatname’yi yanımdan ayırmam
Evliya Çelebi’nin ‘Seyahatname’si, ansiklopediler, sözlükler her zaman yanımdadır. Behçet Necatigil, Yahya Kemal Beyatlı, Cemal Süreya gibi şairlerin kitapları da bir çeşit kaynağım. Okudukça rahatlıyorum. Romana dönüp bakmıyorum doğrusu. Tomris Uyar ve Selim İleri’nin birkaç kere okuduğum öyküleri var. Şu anda Attila İlhan’ın ‘Zenciler Birbirine Benzemez’, Nihat Genç’in ‘Arkası Karanlık Ağaçlar’ ve ‘İhtiyar Kemancı’ ve Yalçın Küçük’ün ‘Şebeke’ kitaplarını okuyorum.

İlber Ortaylı: Sözlüksüz yapamam
Öyle özelliği olan kitaplarım yok; ama lügatsiz yapamam. Bana göre başucu kitapları yalandır. Dindar bir insansan başucu kitabı Kur’an-ı Kerim ya da İncil’dir. Dinsiz bir adamsan hiçbir kitabın yoktur. Cahil bir adamsan da bir beğendiğini koyarsın başucuna…

Hasan Ali Toptaş: ‘Konuşan Katır’ kitabını hiçbir zaman unutamadım
Edip Cansever’in toplu şiirleri, Adorno’nun, Cioro’nun, Kundera’nın kuramsal ve düşünsel yazılarını içeren kitapları benim için özeldir. Roman olarak dünya klasiklerini her zaman elimin altında bulundururum. İlk okuduğum ve asla unutamadığım kitap; Şehrazat’ın Binbir Gece Masalları’ndan “Konuşan Katır” diye bir kitaptır. Kemalettin Tuğcu, Muazzez Tahsin gençliğimizin ilk yazarları arasında. Şu anda Kundera’nın, Türkçeye yeni çevrilen roman sanatı üzerine yazdığı denemelerinden oluşan ‘Perde’ kitabını okuyorum.

Aydın Boysan: Çocukluğumdan bu yana uzay kitabı okuyorum
Çocukluğumdan bu yana uzaya merakım olduğu için çoğunlukla uzay kitapları okudum. Yüze yakın kitap okudum neredeyse ve sonra bir uzay kitabı ben yazdım. Başucumda her zaman 30 tane kitap vardır, gece gözümü açtıkça okurum. Bir kısmı da arabamdadır. Yollarda da okurum hep. İsim hatırlamam biraz zor; ama hâlâ daha uzay kitapları var elimin altında.

Mahir Kaynak: Artık özel bir kitabım yok
Artık özel bir kitabım yok. Kitaplığım da yok. Çünkü birçok şey birikim haline gelince kitaplar da sıradanlaşıyor. Gençliğimde, beni etkileyen kitaplar, kendimi benzettiğim roman kahramanları yok değildi. İspanyol yazar Unomuno’nun adını hatırlayamadığım bir kahramanını kendime çok benzetirim. Madam Cury’nin hayatını anlatan kitap beni çok etkilemiştir. Şimdi kitaplarımı çocuklarıma devrediyorum. Hayatımda kitap okumanın yeri azaldı. Şu anda ‘Türkler ve Kürtler’ kitabını okuyorum.

Hıfzı Topuz: İletişim kitaplarım çok önemli
Bizim mesleğimiz iletişimcilik. Dolayısıyla kitaplarımın ağırlığı iletişim konularında. Yüzlerce, belki daha da fazla iletişimle ilgili kitabım var. Ayrıca Atatürk’le ilgili çok araştırma yaptığım ve kitap yazdığım için Atatürk kitaplarım epeyce. Osmanlı tarihiyle ilgili kitaplarım da küçümsenecek sayıda değil. Bunlardan sonra Türkçe romanlar geliyor. En geniş yer ayırdığım yazar Nazım Hikmet. Ondan sonra genel kültür kitaplarım var tabii. Sonra ansiklopedilerim… Hangi konunun üzerinde çalışıyorsam o alanın kitapları masamın üzerinde durur her zaman.

Ahmet İnam: Kitaplarla yaşamak doğru bir şey değil
Bütün klasik felsefe eserleri, eski Yunan’dan başlayıp ortaçağa ve yeniçağa Hegel’e kadar olan filozofların kendi metinleri benim başucu kitabım sayılabilir. Bir fikir üzerine yazılmış, ikinci el kaynakları artık okumuyorum. Beni etkileyen pek çok kitap olmuştur; ama ben bir biçimde kitaplardan kurtulmayı öğrendim. O kitaplarla yaşamak çok doğru bir şey değil. Kitapları siz izlemeyeceksiniz, onlar sizi izleyecek. Şu anda “içimin, iç dünyamın” kitabını okuyorum.

Ahmet Ümit: Kur’an, Tevrat ve İncil’i her zaman okurum
Sait Faik’in kitapları, özellikle ‘Semaver’, Yaşar Kemal’in ‘İnce Memed’i, Homerus’un ‘İlyada’sı, Nazım Hikmet’in ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’, Saint Expery’nin ‘Küçük Prens’i, Marks’ın ‘Toplu Eserler’i, Tevrat, İncil ve Kur’an, Mevlana’nın ‘Mesnevi’si vazgeçemediğim kitaplar arasındadır. Polisiye tarzında ise sadece ‘Karamazof Kardeşler’ ile ‘Şuç ve Ceza’yı söyleyebilirim. Öteki polisiyeler beni çok fazla etkilemiyor. Şu anda bir roman üzerinde çalıştığım için Mesnevi’yi ve Şems-i Tebrizi’nin ‘Makalat’ adlı kitabını tekrar okuyorum.

Feridun Andaç: Rus romancıları beni çok etkiledi
Montaigne’den tutun da Faulkner’a, Steinbeck’e kadar pek çok yazarın kitapları benim için özeldir. Steinbeck, benim çocukluk yazarımdır. Bütün kitapları kitaplığımda bulunur. Orada olmaları sanki bana bir güven verir. Bende daha çok iz bırakan, Rus romancılar ve öykücüdürler. Gogol’ün ‘Ölü Canlar’ı, Tolstoy’un ‘Diriliş’i özeldir. Kütüphanemi kategorilere göre ayırırım. Mesela felsefe kitapları ayrıdır, sözlükler ayrı bir yerdedir. Resim, fotoğraf, müzik kitaplarım ayrı bir yerdedir. Ülke edebiyatlarını; Rus, İtalyan, İspanyol… ayırmışımdır. Bir de farklı alanlarda yazdığımız için bazı yayınevlerinin kitaplarını bir arada tutarım. Varlık, Yankı, Dost, Metis, İletişim gibi. Bu titizlik kitaba olan tutkumdan kaynaklanıyor. Şu anda Henry James üzerine yazı yazacağım için onun kitaplarını okuyorum.

Hasan Öztoprak: Rilke’yi çok severim
Bataille’nin kitapları özeldir benim için. Rilke’yi aşırı severim. Hem şiirlerini hem düz yazılarını, elimi attığımda bulabileceğim bir yere koyarım. Türk yazarlarıyla ilgili özel bir seçimim yok. Ama işim gereği onları zaten takip ediyorum. Çoğunlukla son çıkan romanları okumaya çalışıyorum. Şiir her zaman benim için özeldir. Bu nedenle Türk şairlerini de hep bulabileceğim bir yerde tutmak isterim. Yaklaşık bin 500-2 bin adet şiir kitabım var. Birinci baskılarını topluyorum. Önemli şairlerin 200’ün üzerinde birinci baskı kitabı vardır. Felsefe, mitoloji, antropoloji ve tarih, özellikle de İstanbul tarihi üzerine kitaplar alıyorum. Şu anda Ulysses’i okuyorum.

Kürşat Başar: Türk şiirinin ustalarından vazgeçemem
Zamanla kitapların sayısı o kadar artıyor ki, artık kitaplıkta bir şey bulmak imkansız hale geliyor. Bu nedenle özellikle çalışma masamın yanındaki rafları tümüyle kendi özel kitaplarıma, yani sürekli dönüp okunmak istenen kitaplara ve tabii başvuru kitaplarına ayırdım. Benim için unutulmazlar arasında tabii birçok klasik geliyor. Bunlar arasında, Anna Karenina da var, Hüseyin Rahmi ve Halit Ziya da var, Charles Dickens ve Yahya Kemal de var. Faulkner, Woolf, Nabokov, Flaubert, Borges gibi birçok yazarın kitabı ve özellikle Türk şiirinin birçok ustası, her zaman yanıbaşımda duran kitaplar arasında ilk sayacaklarım olur. Şu anda Louis de Bernier’nin “Kanatsız Kuşlar” kitabını ve Joyce Carol Oates’in “Şelale” adlı romanını okuyorum.

Tuna Kiremitçi: ‘Her Gece Bodrum’dan, Anna Karenina’ya…
Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları”, Tolstoy’un “Anna Karenina”sı, Flaubert’in “Madame Bovary”si, İtalo Calvino’nun “Görünmez Kentleri” ve Selim İleri’nin “Her Gece Bodrum”u edebiyat dünyamın değişmez yapı taşlarıdır. Bir de “döne döne okunan kitaplar” kontenjanından Milan Kundera’nın “Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği”ni, Nabokov’un “Lolita”sını ve Orhan Pamuk’un “Cevdet Bey ve Oğulları”nı ekleyebilirim. Son zamanlarda daha çok şiir kitapları okuyorum. Özellikle çok sevdiğim Pessoa’nın “Denize Övgü”sü ile haşır neşirim. Zen ve tasavvufla ilgili kitapları da ilgiyle izliyorum.

Sadık Yalsızuçanlar:
Heidegger’in ikinci dönem eserleri, İbn Arabi, Risale-i Nur, Derrida, Rilke, Holdelin ve Oğuz Atay bulunuyor. Bunlar daima okuduğum, vazgeçilmez gördüğüm kitaplar. Beni en çok etkileyen üç kitap; Yedinci Sua, Fütuhat ve Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar. Şimdilerde, Cogito’nun Derrida özel sayısı ile Bursevi’nin Mesnevi şerhini okuyorum.