Edebiyat Ders Notu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Edebiyat Ders Notu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Mayıs 2009 Pazar

RÖPORTAJ ve ÖZELLİKLERİ

1) Konusu bir soruşturma, araştırma olan gazete veya dergi yazısı.

2) Radyo ve TV habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program, mülakat.

Röportajın özellikleri:

ü Genellikle gazete ve dergilerde yayımlanan yazı türüdür.

ü 20.yüzyılda gazete ve gazete çevresinde gelişmiştir.

ü Röportajda gözlem ve araştırma önemlidir. Röportajcı bunu yaparken ilgililerin bilgisine de başvurur.

ü Röportajcının amacı, konuyu çarpıtmadan belgesel olarak okuyucuya sunmak, okuyucuyu konun içinde yaşatmak, kamuoyunu aydınlatmaktır.

ü Röportaj, tek bir yazı olabileceği gibi, aynı konuda dizi yazı da olabilir.

ü Yazılan olaylar bizzat yaşanmış olmalıdır.

ü Kısa cümlelerle metin hareketli hale getirilmelidir.

ü Röportaj metinlerinde öyküleyici, betimleyici, öğretici ve açıklayıcı anlatım türleri kullanılabilir.

ü Röportaj metinlerinde dil, ağırlıklı olarak göndergesel işlevde kullanılır.

ü Konu ile ilgili fotoğraf, belge ve filmlere yer verilir.

ü Röportaj yazarı, kendi görüş ve düşüncelerini de katar.

ü Belli bir plana göre yazar.

Konularına Göre Röportajlar:

1)Bir Yeri Konu Alan Röportajlar: Röportaj yapılan yerde sürdürülen yaşam her yönüyle bilinir,farklı yönleri film,ses ve fotoğraflarla kanıtlanır

2)Eşyayı Konu Alan Röportajlar: Konu olan eşya her yönüyle bilinir,eşyanın dikkat çekici ve düşündürücü yönleri ele alınır.

3)İnsanı Konu Alan Röportajlar: Belli bir alanda üne kavuşmuş kişilerin dikkat çeken ve düşündüren yönleri belirtilir.

Sunuş Biçimi Bakımından Röportajlar:

1)Amerikan Röportajı: Yazıya en kuvvetli yönüyle girilir. En son söylenmesi gereken kelimeler, en önce söylenir.
Okuyucunun hiç beklenilmeyen bir girişle karşılaşması, ilk paragrafın sürpriz uyandırması, giriş bölümünün adeta
şok bölümü olması bu tip röportajın en önemli özelliğidir.

2)Alman Röportajı: Bu röportajda, yazar konuyu işlerken yazıya kendini katar; konu hep “ben” ekseni etrafında döner
Röportaj Yazılarının Diğer Yazın Türleriyle Karşılaştırılması:

* Haber yazılarında olaylar olduğu gibi aktarılırken röportajda yazarın duygu ve düşünceleri katılır. Dolayısıyla haberin genişletilmiş halidir.
* Röportajla gezi yazısı içiçedir. İkisinde de gözlem önemlidir. Röportajdaki fotoğraf, resim gibi belgeler gezi yazısında yoktur. Gezi yazılarında insan konuşmalarına fazla yer verilmez.
* Röportajlarda anlatılan kişinin konuşmalarına yer verilirken biyografide bu olmayabilir. Genelde röportajlar yaşayan sanatçılarla yapılır. Biyografiler de röportajlar gibi belgelere dayandırılır. Ancak biyografilerde hayatı yazılan kişi hakkında yorum yapılmaz. Röportajlarda ise kişisel yorum vardır.

Önemli Röportaj Yazarlarımız:
Ruşen Eşref Ünaydın
Hikmet Feridun Es
Mete Akyol
Yaşar Kemal
Ömer Sami Coşar

Yedi Meşaleciler ve Beş Hececiler - Tablo Halinde

Yedi Meşaleciler ve Beş Hececiler - Tablo Halinde

Batı Edebiyatı - Tablo Halinde

Batı Edebiyatı - Tablo Halinde

5 Şubat 2009 Perşembe

TANZİMAT DÖNEMİ TİYATROSU

TANZİMAT DÖNEMİ TİYATROSU

A) HİKAYE-İ İBRAHİM PAŞA

Tanzimat devrinin ilk tiyatro eseridir. Konusunu Kanuni devrinden alan ve 4 perdeden 11 tablodan oluşan Hayrullah efendi tarafından yazılan küçük bir dramdır. Konusu, Kanuni'nin Bağdat seferi sırasında Ordu Defterdarı İskender Çelebiyi haksız yere idam ettirdiği ve saltanat hırsına kapıldığı için Kanuni tarafından 1536 da idam edilen sadrazam İbrahim Paşa ile aynı devirde Mısır da ün salmış mutasavvıf İbrahim Gülşeni ve Mısır valisinin oğlu İbrahim Paşa'lar birbirine karıştırılarak Osmanlı imparatorluğu için asıl tehlikenin son söylenen şahsiyetten geleceği söylenmek istenen piyeste, tarihi atmosferi tamamlamak için özellikle dil ve uslübun 16. yy uygun olması dikkat çekicidir.

B)ŞAİR EVLENMESİ

Şinasi tarafından yazılan bir perdelik komedidir. 1860 yılında Tercüman-ı Ahval de sertifika

şeklinde yayınlanmış ve aynı yıl kitap halinde basılmıştır.konu olarak görücü usulü evlenme adetini işlemiştir. Olay basittir fakat kuruluş sağlamdır. Vakanın başlıca iki tarafından yürütülmesi, değişik halk tabakalarından yerli karakterlerin bulunması orta oyununa ait özellikleri içerirken belli bir edebi metin halinde olması, vakanın gelişme tarzı bakımından batılı tarzda bir eserdir. Eserin böyle bir yapıda oluşu yazarın, orta oyuna alışık olan Türk seyircisini yadırgatmadan batılı tiyatroya ısındırmayı amaçlamıştır. Şinasi, tiyatroyu da düşünce ve bilgileri aktarma aracı olarak görmüştür. Türk tiyatrosunun komedi türündeki ilk denemesi, drama türündeki Hayrullah Efendinin piyesine göre teknik bakımdan daha ileridedir. Şinasi kendinden sonrakiler için de teşvik edici olmuştur.

C) İLK MANZUM PİYES

Türk tiyatrosunun ilk manzum piyesini 1866 da Ali Haydar yazmıştır. Üç adet piyesi vardır. Bunlar; 1- Sergüzeşt-i Perviz 2- Sasaniyan hükümdarlarında ıı. Ersaz'ın Sergüzeşti 3- Ruya Oyunu dur. Bunlardan ilk ikisi trajedidir. Yazar ilk piyesinin önsözünde Türk tiyatrosuna ilk trajediyi kazandırdığını söyler. Ancak kuruş ve teması daha çok dram karakteri taşır. Doğal olarak manzum tiyatro çeşidinin ilk deneme olması , yazarın nazım tekniğine hakimiyet zayıflığı dil ve uslübu cansızlaştırmıştır. Son piyesi ise iki perdelik komedidir.

D)KARAKTER KOMEDİSİ

Bir yandan tiyatroda oynanmak üzre tercüme piyesleri hazırlayan diğer yandan da kendisi piyes yazan Ali Bey'in 1- Kokona Yatıyor,2- Misafir-i istiskal,3- Geveze Berber adlı üç komedisi ile Letafet isimli (1899) bir tane operatı vardır. Yazdığı komedyalar tamamen batılı tarzda kuruluşa sahiptır. Sosyal meselelere dokunmaz. Basit karakter komedisidir ki bu tarzın Türk tiyatrosundaki ilk örnekleridir.

E) RECAİZADE EKREM'İN VUSLAT'I

İlk denemesini Afife Anjelik ile 1870 de yapmıştır. İkinci denemesi Atala yahud Amerika Vahşileridir. Afife Anjelik, kocasının yokluğunda uşağının tecavüz teşebbüsüne karşı direnmiş genç bir kadının hikayesini anlatır. 4 perdelik ve şahısları Fransızdır. Kitabın kapağında ve yayınlana gazetede telif diye gösterilmesi vakası Fransada geçmiş zabıta olayından alındığı ihtimalini güçlendirmektedir. 1872 yılların başında Fransız yazar Şatobriyan dan çevirdiği Atala romanını piyes haline getirip bastırmıştır. Önemli bir başka tiyatro eseri de Vuslattır(1874). Evlilikte anne- babanın değil çocukların karar vermesi gerektiği şeklindeki sosyal meseleyi ele olan dramın önsözünde , daha önceki denemelerinde yerli olay ve ifadelerin yer almayışından dolayı eleştirilmesine dikkat çekerek haklı olduklarını bunun için Milli bir piyes denemesi olarak Vuslat'ı yazdığını ifade eder. Vuslat daha önce Namık Kemal 'in yayınlanan Zavallı Çocuk'taki temayı aynen tekrarlaması ve karakterler arasındaki benzerlikler nedeniyle değerini zayıflatmıştır.

1914 yılında vefatından sonra basılan konusunu Binbir Gündüz Hikayeleri'nden alan Çok Bilen Çok Yanılır komedisi modern tiyatro türünün bütün özelliklerini taşır. Tanzimat döneminin en iyi tiyatro yazarları arasında yer alır.

F) ROMANTİK DRAM

Namık Kemal, Osmanlı Tiyatrosu'nun modernleşmesi için çaba harcarken bir tarafından da oynanmak üzre piyesler yazmıştır. 1867 yılında Avrupaya giden N. Kemal, orada da tiyatro ile ilgilendi ve burada tiyatronun sadece eğlence aracı olmadığını aynı zamanda seyircinin kültür seviyesini yükseltme görevi de olduğunu farketti. Binlerce insana hitap eden bu müessese, bir okuldu. Paris'ten yazdığı mektuplarda tiyatronun “ahlak ve lisan” mektebi olduğunu ifade etmiştir. Avrupadan dönünce Osmanlı Tiyatrosunun edebi heyetine girdi ve 1873 te “Vatan yahud Silistre'yi” yazdı. Oyun oynandıktan 1 hafta sonra Kıbrıs'a Magosa kasabasına kalebend olarak gönderildi.3 yıl içinde 600 defa oynandı. Bu sırada N. Kemal, Gülnihal'i (1875) yazıyordu. Kıbrıs da kaldığı 38 ay içinde 4 piyes yazmıştır. 1-Zavallı Çocuk (1873)2-Akif Bey (74),3- Kara Bela(1910),4-Celalettin Harzemşah( 1875). bu piyeslerin hepsi dram dır.

Vatan yahud Silistre ile Celalettin Harzemşah konuları tarihi olaylardır. Teknik bakımdam enkuvvetli eseri Gülnihaldir ki vakanın geliştirilmesi, entrik unsurların çok iyi işlenmesi, canlı karakterler olması onun bu eserini güçlü kılar. Vatan yahud Silistre ise devrin yurtseverlik ve kahramanlık duygularını çok iyi işler. Celalettin Harzemşah ise romantik dramın etkisiyle yazılmıştır. Okunmak için yazılmış, vakası da orta çağ tarihinden alınmıştır.not: tanzimat döneminin romantik dramın ilk örneğidir. Özellikle faydalı bir eğlence olarak tanımladığı tiyatro ile ilgili fikirlerini Celalettin Harzemşah'ın Mukaddemesinden öğrenmek mümkündür. Bu piyes, Abdülhak Hamid'in tarihi piyeslere yönelişini sağlamıştır.

Not: N. Kemal--> Zavallı Çocuk, R. Ekrem-->Vuslat, A.Hamid--> İçli Kız piyesleri arasında yakın tema ve vaka benzerlikleri dikkat çeker.

G) MİLLİ DRAM TERİMİ

Tiyatro alanındaki başka önemli şahsiyet ise Ahmet Mithat'tır. 1872 yılında Eyvah isimli dramı oynanmıştır. Bu oyunun teması, batılılaşmanın aile üzerindeki tesiri ve evlenmedeki eski adetlerin tenkidi şeklindedir. Burada birden fazla kadın ile evlenme tenkid edilmiştir. Bazı kesimlerce ağır tenkidlere maruz kalan A. Mithat, 1875 te Açık Baş adlı başka bir komedisi ile halkın dini duygularını kötüye kullanan din istismarcılarını eleştirmiştir. 12'ye yaklaşan eserlerinden 7 tanesi basılmıştır. 1875 te , Ahz-ı Sâr Yahut Avrupa'nın Eski Medeniyeti adlı dramı, insan hakları ve avrupadaki sınıf mücadelesini anlatmasına karşın başarısız bir dramdır. 1883 te Çerkez Özdenler adlı piyesin kapağında “Milli Dram” terimi ve “hem tiyatroda oynanmak hem de roman gibi okunmak için yazılmıştır” ifadesi yer alır.konusu Osmanlı İmparatorluğu azınlıklarından olan Çerkezlerin yaşayış tarzını anlatır. 1883 te yazılan Fürs-i Kadim'de Bir Facia yahut Siyavuş piyesi ise, konusunu eski İran tarihinden almıştır.

Bu dönem II :Abdülhamit tarafından ciddi tiyatro içerikli oyunlara izin verilmediğinden dolayı, daha çok müzikal eğlence ağırlıklı eserler sahnelenmiş ve buna Hamid de uyarak Çengi yahut Daniş Çelebi (1883), Ziba (basılmamıştır.) adlı tiyatro eserleri yazmıştır. Haricinde Hükm-i Dil 1884, Zuhur-i Osmaniyan (1879) piyesler yazmıştır. Sosyal meselelere üzerindeki hakimiyetinin yanı sıra tiyatro tekniğini ikinci plana atmıştir.

H) KURALSIZ ÜSTAD

Tanzimat tiyatrosu'nun en verimli ve en mühim şahsiyeti, şüphesiz Abdülhak Hamit'dir. İlk denemesi (1873) Macera-yı Aşk, Fransız ve İngiliz edebiyatlarından gelme tesir ile egzotik bir yapı dikkat çeker. 1874 te Sabr u Sebat ile İçli Kız 'ı yazar ardından Duhter-i Hindu 'yu (1875) yazar. Sabr u Sebat 'ta, atasözleri, halk tekerlemeleri ve cinaslı anlatım vardır. İçli Kız, Zavallı Çocuk piyesinin tesirindedir. Duhter-i Hindu 'da tekrar egzotik anlatıma döner. Bunun sebebini de şöyle açıklar: Milli Tiyatro, herkese bildiği konuları aktarır oysa tanınmayan azınlıkların ve toplulukların hayatlarını , İslam veya Osmanlı tarihinin muhteşem olaylarını anlatmalıdır. 1916 da yazılan Finten , 19.yy sonundaki İngiltere'yi anlatır.

Hamid, piyeslerinin bir kısmını nesir bir kısmını da manzum yazmıştır. Yadir -ı Harp (1917), Nazife(1878), Nesteren(1877), Eşber(1880), Tarhan (1916), İlhan(1918), Hakan(1953) v.b. Eserleri vardır. Yirmi biri bulan tiyatro eserlerinin hepsi dramdır. Genellikle romantik dramın tesirindedir. Hanid'in bütün piyeslerinde karakterler ön plandadır. Psikolojik tahlillerine büyük önem vermiştir. Özellikle ihtirasların tahlil ve tasvirinde güçlüdür. Elbette piyeslerinde tamamen sosyal konulardan uzaklaşmış değildir. Vatan ve yurtseverlik konuları Liberta'da dikkat çeker. İlk piyeslerinde teknik yapıya dikkat ederken sonraları bunu ihmal etmiştir. 1880 den sonraki piyeslerini okunmak için yazmıştır. Bunun için perde bölünüşleri düzensiz olmuştur. Perde sonlarına yaptığı ilaveler piyesin yapısını bozmuştur. Nesteren ve Liberta'yı hece vezniyle yazarken diğerlerini aruz vezniyle yazmıştır. Onun eserlerindeki en büyük kusur dil ve uslüptadır. İlk piyesler konuşma diline yakınken sonraları uzaklaşmıştır. Zaman zaman bütün tiyatro kalıplarını hiçe saymıştır. O kurallar içinde kuralsız bir üstad olmuştur.

SONUÇ

Bütün gelişmeleri kısaca özetleyecek olursak;Batılı anlamıyla tiyatro da Tanzimat döneminde görülür. Bu dönemde geleneksel tiyatro içine giren türler (kukla, Karagöz, orta oyunu gibi) de varlığını sürdürmüştür.Tanzimat’ın ilk yıllarında İstanbul’un çeşitli yerlerinde tiyatro binaları yapılmaya başlandı. Önceleri özellikle İtalyan ve Fransız, daha sonra da Ermeni tiyatro toplulukları bu binalarda oyunlar sergiledi. Mihail Naum , Güllü Agop gibi Ermeniler’in Türkçe oyunları da sergilemeleri önemli bir gelişmeye sebep oldu. Güllü Agop 1868’ de kurduğu Osmanlı Tiyatrosunda ilk kez düzenli olarak temsiller vermeye başladı; müzikli oyunlar dışında Türkçe oyunlar sergilemenin tekelini 10 yıl elinde tutmuştur. Birçok Türk erkek tiyatro sanatçısı ilk kez bu tiyatroda sahneye çıkmıştır. Müslüman Türk kadınının sahneye çıkması şeriat hükümlerine göre olanaksızdı. Bu yüzden bazı kadın rollerini bazı durumlarda yabancı kadınlar ya da erkekler oynamışlardır. Bu tiyatro 1884’te Ahmet Mithat’ın Çerkez Özdenler oyununu oynarken oyun özgürlük duyguları aşıladığı gerekçesi ile tiyatro kapatılmış, binası da yıktırılmıştır. Bundan dolayı bu tarihten 1908’e kadar kadar Türk tiyatrolarına tuluat oyunları egemen olmuştur.

Mardiros Mınakyan’ın kurduğu Osmanlı Dram Kumpanyası Türkçe oyunlar sahnelemeye devam etmiştir. Türk edebiyatında ilk tiyatro yapıtı olarak Hayrullah Efendi’nin(1817-66) Hikaye-i İbrahim Paşa ve İbrahim-i Gülşen’i (1844) adlı dramı gösterilmektedir.Şinasi’nin Şair Evlenmesi (1860) ilk güldürü olarak kabul edilmektedir. Ali Haydar (1836-1914) ilk trajedi , Direktör Ali Bey (1844-99) de karakter güldürü örnekleri vermiştir. Yazar, çevirmen, tiyatroya maddi ve manevi destek sağlayan devlet adamı olarak Ahmet Vefik Paşa(1823-91) ’nın Tanzimat tiyatrosuna çok büyük katkısı olmuştur.Moliere’den yaptığı çeviri ve uyarlamaları çok önemlidir. Feraizcizade Mehmed Şakir (1853-1911) duru bir Türkçe ve başarılı bir teknikle yazdığı oyunlardan ötürü “ Türk Moliere’i”olarak adlandırılmıştır.Bu dönem tiyatrolarında çoğunlukla toplumsal ve tarihsel konular işlenmiştir. Öbür türlere oranla Tanzimat döneminde tiyatro çok daha etkili olmuştur. Bu bakımdan bazı Tanzimat yazarları (Namık Kemal , Recaizade Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit) tiyatro oyunları da yazmıştır.

Tanzimat Edebiyatı Dosyası

Tanzimat Edebiyatı Dosyası

TANZİMAT GAZETECİLİĞİ

A) TANZİMAT EDEBİYATINA GİRİŞ

I- TANZİMAT'A DOĞRU

Türk- Avrupa ilişkileri,Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Fransa'ya yapılan Osmanlı devletinin yardımı nedeniyle, Türk- Fransız dostuluğu başlamış ve Fransız kültürünün yayılmasına zemin oluşturmuştur.

Osmanlı devletinin Avrupalılaşma yolunda attığı ilk önemli adım, 1839 yılında Abdülmecit devrinde yapılan TANZİMAT FERMANI'DIR. Bu ferman Avrupadaki yeniliklerin Osmanlıya girmesidir.

II-TANZİMAT EDEBİYATI KAYNAKLARI

Bilindiği üzre Fransız Edebiyatı'nın etkisi ki 18.yy Fransız uygarlığının İspanya, İtalya ve İngiltere'yi etkisi altına alan evrensel bir düzeye varmış olmasıdır ki bu dönemde başta Amerika olmak üzre pek çok ülke bilim ve felsefi yönden edebi akımların etkisinde kalmıştır. Bizimde bu akımdan etkilenmemiz kaçınılmazdı. Bunun yanı sıra Fatih in İtalyan ressamı Bellini 'ye resmini yaptırması,Katip Çelebi'nin “ Cihan-nüma”sı, 17. yy dan sonra Avrupaya giden Çelebi Mehmet'in “Paris Sefaretnamesi”gibi eserler Avrupa kültürünü bize getirmiştir.

III- TANZİMAT ÖNCESİ VE TANZİMAT NESRİNE GENEL BİR BAKIŞ

Genel olarak edebiyatımıza baktığımızda düz yazıyı 3 kısıma ayırabiliriz:

a)Divan edebiyatında açık ve edebi nesir ile yazılan eserler: Süslü nesir ile divan şiiri arasında paralellik vardır. Amaç ustalık ve hünerini göstermektir. Arapça ve Farsça tamlamalarla doludur. Seciler ağırlıklıdır.

b) Halk edebiyatında yazılan eserler: süsten, söz sanatlarından uzaktır. Bu dönemdeki tasavvufi eserler, halk hikayeleri, kur'an tevsirleri, menakıpnameler, halk hikayeleri vb nitelikteki eserlerhalka bir şeyler öğretme amacı güderek, sade bir dil ile öğretici nitelikte yazılmıştır.

c) Tanzimat edebiyatında yazılan eserler: Edebiımızda gerçek nesir Tanzimatla başlar. Gazete ile birlikte batılı pek çok yeni nesir türü edebiyatımıza girer. Bu dönem fikri ön plana çıkaran kısa ve öz cümleler kullanılmıştır.artık seciler atılmış, kısa cümleler kullanılmış, doğrudan konuya girilmiş, ilk defa noktalama işaretleri kullanılmıştır.

IV-TANZİMAT EDEBİYATI

Tanzimat Fermanı ile siyaset, idare, ve eğitim alanlarında Batı uygarlığına resmen katıldıktan sonra Batı'yı örnek edinen Avrupai Türk Edebiyatının 1. dönemidir. Tanzimat Edebiyatı, 1860'da Şinasi'nin Tercümal-i Ahval gazetesini çıkarmakla başlar. Tanzimat Edebiyatı, eski kuruluşlarla, düşüncelerin karşısına tpolumsal ve siyasal düzenlemelerle çıkar. Basımevlerinin gelişmesi, gazeteciliğin Batı'dan geniş ölçüde esinlenmesi, güçlü edebiyatçıların yetişmesi, etkili bir kamoyu yaratır. Batı'ya yönünü dönen bu edebiyat ile toplum hayatımızın hızlı değişmesinde ve gelişmesinde etkili akımların fikir dünyamıza katılmaları sağlamıştır. Özellikle Tanzimatile birlikte batıdaki pek çok yeni nesir türleri( tiyatro, gazete, roman, çeviri vb.) edebiyatımıza girer. Düz yazının gelişmesinde gazeteciliğin büyük payı vardır. Tanzimatile edebiyatımıza yeni bir dünya görüşü girer, bu dönem yazarları, toplumcudur, doğrunun, iyinin peşindedir, edebiyatile ulusu yükseltmek, baskıları ortadan kaldırmak hedeflenirken kendilerini halka karşı sorumlu hissederler. Geşilmeye katkı sağlayacak batıdaki yeni nesir türlerinin yanı sıra romantizm, realizm, naturalizm, sembolizm ve parnasizm gibi pek çok batılı edebi akım edebi hayatımıza girmiştir. Nesir ve nazımda konu alanları genişlemiştir. Sade dil ile yazılırken bir önceki dönemde de işlenen vatan, millet, hürriyet, halk sevgisi gibi konular bu dönemde de işlenmiştir.

B) TANZİMAT DÖNEMİ NESRİ

I- İLETİŞİMİN TARİHSEL GELİŞİMİ

I.A) ANADOLU İMPARATORLUKLARINDA İLETİŞİM

Anadolu tarihsel süreçde pek çok imparatorlukların hakimiyeti altına girmiştir. Anadoludaki ilk iletişim biçimleri, yazının gelişmişliğine paralel olarak daha çok tabletler ve yazıtlarla gerçekleşmiştir.bu yazıtların içeriğine baktığımızda ülkenin siyasal durumunun yıllıkları ,krallıkla ilgili eski olaylar, yönetim sınıfı içindeki çekişmeler, komşu ülkelerle olan yazışmalar, yönetim, yasa ve kulralları hakkında bilgi içerdiğini görüyoruz.

I.B) OSMANLI DEVLETİNDE İLETİŞİM

Osmanlıda iletişim devletin idari ve bürokratik kararlarının hiyerarşik bir düzen içinde merkezden taşraya iletilmesi ihtiyacının bir sonucu olarak resmi bir özellik taşır.fermanlar, kanunnameler, nizamnameler vb. Yazılar gerekli bürokratik yerlere “menzil”sistemi ağı ile iletiliyordu.iletişim, koşucu, ulak, çapar, tatar isimleri verilen özel olarak yetiştirilmiş mesaj taşıyıcılar tarafından yapılırdı.yollarda bu taşıyıcılar için at tutulurdu. Bu süreç II.Mahmut dönemine kadar devlet ile halk arasındaki iletişim, devletin halka duyuruları telleklarla halka iletilirdi.bir de iletşimin resmi olm ayan kısmı vardı. Edebiyat ürünleri de Osmanlıda iletşim vasıtası olmuştur. Aşık tarzı sözlü şiir geleneği, halkın haberleşme aracı haline gelmiştir. Köy köy kasaba kasaba dolaşarak bulundukları yerdeki olayları bir sonraki durakta anlatarak halkın kitle iletişim aracı görevini üstlenmişlerdir.

I.C) MODERN ANLAMDA İLETİŞİM

Osmanlıda ilk gazete, 1796 da İstanbul'daki Fransızlara Fransadaki yaşama dair bilgi vermek amacıyla “Gazette Française de Constantinople” adında 15 günde bir yayınlanan gazete çıkarılmıştır.bunun akabinde bir kaç tane daha Fransız gazetesi çıkarılmış Fransız menfaatlerini gözeten bu gazetelerden bir kısmı kapatılmıştır. Bir kısmı da önemini yitirince kendiliğinden kapanmıştır. İlk Türk gazetesi, 11- kasım- 1831 de Takvim-i Vekayi haftada bir defa yayınlanmak üzre resmi olarak kurulmuştur.

II-TANZİMAT GAZETECİLİĞİ

Bu dönemde edebiyatımıza giren yeni türlerin içinde diğerlerine nazaran gazeteciliğin önemi büyüktür. Çünkü; makale, fıkra, haber, röportaj, sohbet, mülakat, anı, gezi,şiir, inceleme vb. Pek çok türün gelişmesinde ve yaygınlaşmasında gazetenin payı büyüktür. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ifade ettiği üzre “bu devirde gazete hemen tüm yeniliği idare eder.” (www.meb.gov.tr-13.10.07)Gazete, her gün bir toplumdan, bir sorun üzerinde fikir ve görüşe sahip ikinci bir toplum çıkarabilecek kudrette bir çözümleme ve birleştirme organıdır. Gazetenin diğer toplumlara göre bizde farklı bir yere sahiptir. Tanpınar'ın da dediği gibi “hiçbir yerde gazete bizdeki role benzer bir rol oynamamıştır. (...) bütün işaretler ondan gelir. Kalabalık onun etrafında kurulur. Okumayı o yazar. Mekteplerin uzak bir gelecek için hazırladığı ocağı o tutuşturur.”(www.meb.gov.tr-13.10.07).

Gazete sayfaları her gün milyonlarca kişinin beraber toplanıp beraber düşündükleri, konuştukları bir toplantı meydanı gibidir.

Demokratik toplumların hayatında en önemli rolü fikirler oynamaktadır.Fikir özgürlüğününün olduğu her yerde kişiler, çeşitli olanak ve araçlardan faydalanarak fikirlerini savunmak isterler. İşte bu araçların en önemlisi ve etkilisi gazetedir. Gazete: dünyadaki bütün olup biten olayları günü gününe halka bildiren, haberleri kendi görüşü ile yorumlayan, ufkumuzu her türlü bilgiler vererek genişleten düşüncelerimizi aydınlığa götüren basılmış kağıtlar topluluğudur. Tanzimat gazeteciliği ise, halkın görüşünün yanı sıra edebiyatı da değiştirir. Bu gazeteleri okuyanlar, batıdaki yeni dünya görüşü ile karşılaşırlar.özellikle dergilerin çıkışı gazetelerden sonra geldiği için edebiyatla ilgili ilk yazılar gazetelerde yaynlanır.

C) TANZİMAT DÖNEMİNDE ÇIKARILAN GAZETELER

I-TAKVİM-İ VEKÂYİ ( 1831)

Toplumlarda gazetenin iki önemli görevi vardır. İktidarın bildirdiklerini halka iletmek ve halkı siyasi güncel olaylar hakkında bilgilendirmek. 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldıran ve devlet yönetiminde reform hareketlerine girişen II. Mahmut'un bu gelişmelere paralel olarak 1831 de Takvim-i Vekayinin Osmanlıca ilk resmi gazete sıfatı ile çıkması tesadüf olamaz. 1830 yıllar II.Mahmut'un iktidarı merkezleştirmeyi amaçladığı bir dönemdir. Padişah, reformlarının gerçekleşmesinde siyasi basın gücünün farkındadır. Yurt içinde kamoyu oluşturmayı hedeflediği kadar imparatorluktaki reform ve değişileri batı dünyasına duyurma arzusu içinde Arapça, Ermenice,Farsça, Fransızca, ve Rumca baskılarıda yayımlanmıştır. Ayrıca Mısır 'da Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın teşebbüsü ile 1831 de Takvim-i Mısriyye yayımlanmıştır. Osmanlı Devletine karşı etkin bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Takvim-i Vakayi haftalık olarak yayınlanan bir gazetedir. Resmi ilanların yanı sıra iç ve dış gelişmelere ilişkin haberler yer almaktaydı. Resmi bir gazete olmasından dolayı makale içerikleri devletin görüşleri doğrultusundaydı. 1860'tan sonra sadece resmi duyurular ve kabul edilen yasa metinleri yayınlanır oldu. II.Abdülhamit devrinin büyük bir kısmında yayınlanmasına karşın, 1878 yılından 1891 yılına kadar yayınlanmadı. 1892 de yeniden yayın hayatı durdu. 1908 de Jön Türk İhtilali sırasında yenıden yayınlandı. Türkiye Cumhuriyeti döneminde onun yerini Resmi Gazete almıştır.

II-CERİDE-İ HAVADİS( 1840)

Ceride-İ Havadis, Türk basın tarihinin ilk özel türkçe gazetesi olarak kabul edilir ancak devletten yardım alması yarı resmi bir yapı doğurmuştur. William Churchill adında bir ingiliz tarafından 1840 yılında çıkarılmaya başlanmıştır. sadece haber içerikli olan gazete ilk yayınlandığı günlerde hiç ilgi görmemiş, ilk üç sayı bedava dağıtılmıştır. gazete haftalık olarak çıkarılmaya başlanmış ardından on günde bir çıkarılması kararlaştırılmıştır. ardından William Churchill siyasi nüfuz kullanarak devletten ayda 2500 kuruşluk yardım almayı başarmıştır. gazetede, dış ülkelerden muhabirleri vasıtasıyla dış haberlere yer verilmiştir. bu özelliği nedeniyle gazete seçkin zümre tarafından takip edilmiştir. gazeteye iskenderiye’den haber gönderen bir muhabir türk basın tarihinin ilk muhabiri sayılmaktadır. Gazetenin diğer bir özelliği ilanlara yer vermesidir. ilk ölüm ilanları bu gazetede yer almıştır. 1854 Kırım savaşına, gazete savaş muhabirlerini göndermiştir, gazete 1864 yılında 1212 sayıyı geride bırakarak kapanmıştır.

III- TERCÜMAN-I AHVAL(1860)

Tercüman-ı Ahvâl, İstanbul'da 1860-1866 arasında yayımlanan ilk özel Türkçe gazetedir. Bu gazete hem gazetecilik hem de edebiyat yönünden tam bir dönüm noktası olmuştur. Sosyal ve siyasal olayların yoğunluk arzettiği halk tarafından merak ve heyecanla izlenen olaylar bu gazetede yayınlanmıştır.Bir övgü gazetesi değil , düşünceve tartışma gazetesi olmuş,fertlerin düşünce ve kanatlarını açığa vurulmasına katkı sağlamış, imtiyazlı baş yazı geleneği ilk bu gazetede başlamış, tefrika ve tartışmalar, haberi ön plana çıkaran araştırmalar, eğitim sisteminin aksaklıkları ve siyasi elaştiri örnekleri yine ilk bu gazetede yer almıştır 22 Ekim 1860'ta Agah Efendi tarafından çıkarıldı. Önceleri pazar günleri çıkan gazete 22 Nisan 1861'deki 25. sayısıyla birlikte haftada üç gün yayımlanmaya başladı. Gazete zamanla Ceride-i Havadis gazetesiyle rekabet edebilmek için yayınını beş güne çıkardı. Bahçekapı'da bir matbaada basılan gazete, matbaanın altındaki bir tütüncü dükkanından satılıyordu.

Şinasi, Ahmed Vefik Paşa, Ziya Paşa, Refik Bey'in sık sık bu gazetede yazıları yer aldı. Bu yazılarda Osmanlı toplumunun geri kalma nedenleri ve ülkede olup bitenler tartışılıyordu.Ayrıca edebi eserlerin de yayımlandığı gazetede, batılı anlamda ilk Türkçe oyun olan Şinasi'nin Şair Evlenmesi de (1860) dizi olarak yayınlamıştı.

Gazete, Ziya Paşa'nın kaleme aldığı sanılan ve eğitim sistemine sert eleştirilerde bulunan bir yazı yüzünden Mayıs 1861'de iki hafta süreyle kapatıldı. Bu olay Türk basınında yayın durdurmanın ilk örneği oldu. 792 sayı yayımlanan Tercüman-ı Ahval 11 Mart 1866'da yayınına son verdi.

NOT: Mukaddemesi ilk makale özelliği taşır.

IV- TASVİR-İ EFKÂR( 1862)

Tercüman-ı Ahvalin açtığı yolda çok emek ve titizlikle yayın hayatına giren, daha ileri bir adam atan (Tasvir-i Efkar) olmuştur. Şinasi’nin kalemiyle özgürlük düşüncesini yayması bakımından bu gazetenin Türk basın tarihinde çok önemli bir yeri vardır. O dönemin en özlü ve kültürlü yazıları onun kaleminden çıkmıştır.

.

İlk sayıdaki giriş bölümünde gazetenin amacının haber ulaştırmak, halkın kendi yaraları düşünmeyi, kendi sorunları üzerinde durmayı, öğretmek olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. padişahın tahta çıkış ve doğum günlerinde övgüler koymayı reddeden Şinasi parlamenter sistemi savunmuş, bu konuyla ilgili olarak Avrupa Basınından çeviriler yayınlanmıştır.

Şinasi’ye göre gazete bilimin ve eğitimin gelişmesi sorunları ele alacak ve halkın anlayacağı dille yayınlanacaktır. bu amaçla yayın ve eğitimle ilgili haberlere önem vermiş, hatta bunlarla ilgili ilanları parasız basmıştır.Tasvir-i Efkar haftada iki gün çıkıyordu. Gazete iç ve dış haberler için ayrı ayrı sütunlar ayırmış ve bunlar ‘’Havadis-i Dahiliye ve ‘’Havadis-i Hariciye’’ diye süslü başlıklarla verilmiştir. Şinasi, kamuoyu, düşünce özgürlüğü gibi konularda uyarıcı başyazılar yazıyordu.

.Gazeteyi üç yıla yakın bir süre Şinasi çıkardı.O sıralarda bir arkadaşının tutuklanmasından tedirgin olan Şinasi,1865 İlk baharında Paris’e kaçtı.Fazıl Mustafa Paşanın kendisini bu yolda desteklemiş olduğu öne sürülür.

Şinasi’nin ayrılışından sonra gazetenin başına Namık Kemalin geçtiğini görüyoruz. Şinasi’nin etkisi altında kalan Namık Kemal daha 25 yaşında iken başyazı yazmaya başladı. Yazılarında özgürlük konularına değiniyor ve aydın çevrelerde geniş yankılar uyandırıyordu. 1867de çıkan ‘’Şark meşalesi ‘’ başlıklı bir yazı dizisi üzerine Namık Kemal in gazeteciliği yasak değildi. Bunun üzerine Namık Kemal de Avrupa ya kaçtı ve gazetenin yönetimi Recaizade Mahmut Ekrem'e kaldı. . Tasvir-i Efkar 835 sayı yayınlanmıştır.Tasviri Efkarın eğitim ve edebiyat alanlarında yepyeni bir yaklaşım oluşturduğu da kabul edilir. Halk dilini ön plana çıkarması, sade anlatım ve keskin fikirli stili, gazetesine izin için yaptığı başvurusundaki olabildiğince Türkçe anlatım ilgisine sadık kaldığını gösterir. Okuyucu mektuplarına ve fikirlerine sütunlarını açmıştır. Arap harfleriyle dizgiyi kolaylaştırmak için dizgi kasasındaki harf sayısını 112 ye indirmiştir.

V-AYİNE-İ VATAN (1866)

Ayine-i Vatan,Eğribozlu Mehmed Arif Bey’in gazetesi 1866’da çıkmıştır.İlk resimli gazetedir. Kapatıldıktan sonra İstanbul adıyla yeniden çıkmıştır.

VI- MUHBİR GAZETESİ (1866)

Kurucusu Ali Suavi’dir..Hükümeti sert bir dille eleştirdiğindinden gazete kapanmıştır. Yurt dışında çıkan bu muhalif basının ekseriyeti Türkçe olmakla birlikte; Fransızca, Arapça, Almanca, İngilizce ve hatta İbranice olarak yayın yapıyordu. Bu gazetelerin en eskisi, Ali Süavi’nin Avrupa’ya kaçmasından sonra Londra’da yayınlamaya başladığı Muhbir’dir. Fransızca ve İngilizce ekler de veren Muhbir, Mustafa Fazıl Paşanın maddi desteğiyle 1867-1868 yıllarında 50 sayı kadar yayınlandı. Muhbir’den sonra Yeni Osmanlıların yayın organı olan Hürriyet, Ziya Paşa ve Namık Kemal tarafından 1868-1869 yıllarında Londra’da seksen dokuz sayı çıkarıldı. Ali Süavi’nin, Sadrazam Ali Paşa hakkındaki bir yazısı üzerine, İngiltere adliyesi tarafından takibata uğrayınca, 1870 yılında Cenevre’de Ziya Paşa tarafından on bir sayı olarak çıkarıldı. Altmış üçüncü sayıdan itibaren Namık Kemal gazeteden ayrıldı ve 1869’da yurda döndü. Ziya Paşa ise 1871’de döndü. Ali Süavi, Mustafa Fazıl Paşanın verdiği para ile Paris’te Ulum adlı bir gazete çıkarmaya başladı. İnkılap fikirlerini yayan ilk gazetedir

VII-TERAKKİ GAZETESİ (1868)

Terakki, 1868’de Ali Raşid ve Filip Efendi’lerin çıkarttığı gazetenin bir hususiyeti haftada bir kadınlara mahsus bir gazete çıkarmasıdır. Yine haftalık mizah nüshası da vardır.

VIII-MÜMEYYİZ GAZETESİ (1869)

Mümeyyiz,1869’da çıkan gazetenin sahibi Sıtkı Efendi’dir. En büyük meziyeti çocuklar ait bir nüshasının olmasıdır.hafta içi 5 gün yayımlanan bir gazete idi. İlk sayısı Çarşamba’ya denk düşmesine rağmen geri kalan baskıları gazetenin Cuma günkü baskılarının yanında ve aynı ismi, Mümeyyiz ismini taşıyan, yanında ise “çocuklar için gazetedir” yazısı bulunan bir ilave olarak Mümeyyiz, dönemin Süpyan Mektepleri’nde (ilkokul) verilen eğitime ek olarak çocuklara, daha çağdaş daha Batılı eğitimle destek vermeyi ve bu yolla uzun vadede de olsa Türk toplumunun daha eğitimli ve daha çağdaş bir konuma gelmesi hatta Batılı ülkelere karşı yitirdiği eski itibarını ve gücünü yakalaması için çözüm üretmeyi hedeflemişti.

IX-İBRET GAZETESİ (1870)

1870 yılında yayın hayatı başlayan gazetenin adı iki yıllık çalkantılı bir dönem geçirdikten sonra Ahmet Mithat Efendi tarafından “kiralanır” ve 1872’den başlayarak Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik gibi ünlü adların bulunduğu kadrosuyla çıkmaya başlar. Başyazarı Namık Kemal’dir. Özellikle Namık Kemal’in yazıları nedeniyle ilgi gören gazete, yine Namık kemal yüzünden 1873’de kapatılır. Sebebi de yazarın “Vatan Yahut Silistire” adlı oyunudur. Oyunu beğenen ve tezahüratlarla İbret gazetesi önünde toplanan halkın heyecanı Osmanyı Sarayını ayağa kaldırınca gazete 1873 yılı Nisan ayında kapatılır. Ebüzziye Tevfik ile Ahmet Mithat Efendi Rodos adasına gönderilir. Gazete ancak 132 sayı yayınlanabilmiştir. Namık Kemal bu gazetede, özgürlükçü fikirleri savunmuş, basının işlevlerini ve önemini vurgulamıştır.

X-MUSAVVER GAZETESİ (1872)

Musavver,1872’de çıktı. En önemli özelliği tercümelere yer vermesi ve Fotoğraflı olarak yayımlanan ilk gazete olmasıdır.

XI-TERCÜMAN-I HAKİKAT( 1878)

II. Abdülhamid döneminde yayımlanan en önemli gazete,1878’de çıkmaya başlayan Tercüman-ı Hakikat Gazetesi, Ahmed Mithad Efendinin başarılı kalemi ile ve hükumeti tenkid etmeyen büyüklere şantaj, sansasyon özelliğinde olmayan ciddi haberciliğiyle bu devrin en uzun ömürlü ve itibarlı gazetesi oldu. Daha sonraki senelerde Ahmet Midhat Efendinin damadı Muallim Naci’nin idare ettiği bir edebi ilave verdi. Bu son derece ciddi ve terbiyevi bir edebiyat mecmuasıydı. Çocuklar için haftalık ilaveler verdi. Bu gazetede telif romanlar tefrika edildiği gibi, batı klasikleri de veriliyordu. Midhat Efendi bu arada 150’den fazla roman ve ilmi kitap yayınladı. Kitaplar, çekici ve akılcı bir üsluba sahib olduğundan, okutucu ve öğreticiydi. On dört ciltlik Avrupa Tarihi, üç ciltlik Dünya Tarihi serileri, o devirde halk tarafından merakla okundu.

Ayrıca, Tercüman-ı Hakikat gazetesi tarafından açılan yardım kampanyası Osmanlı hükûmetinin yaptığı yardımların paralelinde olarak, İstanbul’da yayımlanan ve Ertuğrul’un battığını ilk kez Bahriye bakanı da dahil kamuoyuna duyuran Tercüman-ı Hakikat gazetesi tarafından da şehit ailelerine ve yetimlerine yardım toplanmaya başlanmıştı. Bu gazete gericiliğe ve tutuculuğa savaş açmıştır. Daha sonraları Ağaoğlu Ahmet’inde sert yazılar yazdığı gazete , devamlı suretle ittihatçılarla yapılan tartışmaların yayın aracı olmuştur. Balkan Harbi’nden sonra Ahmet Mithat’ın ölümü üzerine gazete Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar yayınlarını sürdütmüş daha sonra kapanmıştır.

XII-MİZAN GAZETESİ (1886)

Mizan Gazetesi : 21 Ağustos 1886’da haftalık mizan gazetesi çıkarılmıştır. bu gazeteyi Mizancı Murat adıyla anılan Murat bey çıkarmıştır. Gazetede iç ve dış politika konularına , ekonomi eğitim , maliye ile ilgili çeşili problemlerin çözümüne yer verilmiştir.Mizan Gazetesi 1897’de kapatılmıştır.

Not: tasvir-i Efkar, Tercüman-ı Hakikat, Mizan gazeteleri halkın okuma alışkanlığının artmasında etkili olmuşlardır.

XIII-İKDAM GAZETESİ (1894)

Ahmet Cevdet tarafından İstanbul’da çıkarılan günlük gazete. Yazarları Bâbanzade İsmail Hakkı, Abdullah Zühtü, Ahmet Rasim idi. 24 Temmuz günü Hüseyin Cahit’te onlara katılmıştır. Abdülhamid döneminde birkaç defa kapatılmıştır. Ahmed Cevdet (Oran) kurduğu bu gazeteyi “siyasi Türk Gazetesi” olarak nitelemiştir

Sonuç olarak baktığımızda, Tanzimat ile birlikte Batı ya ait pek çok edebi tür edebiyatımıza başarıyla uyarlanmıştır. Günümüzdeki yayınlanan pek çok yayın çeşidinin temelleri bu dönemde atılmıştır. Yukarıda belirtilen gazetenin dışında pek çok gazete bu dönemde yayınlanmış halkı bilgilendirme görevini başarıyla yapmıştır. Bu dönemde dikkat çeken bir başka önemli konu 1860 ta Türk basınının devlet ve hükümete karşı tavır alması,diğer dillerde yayınlanan gazetelerinde devletin birlik ve bütünlüğünü bozucu yayınlar yapması üzerine devlet bazı tedbirler almıştır.1864 te Matbuat Nizamnamesi düzenlenmiştir. Nizamname ile daha önce kurulmuş olan Babıali Tercüme odası, Matbuat müdürlüğü gibi kurumlara yeni görevler veriliyordu. Bunlar; siyasi nitelikteki yayınlara ruhsat vermek, yayınların içeriğini kontrol etmek, gazetelere verilecek resmi ilanları düzenlemek, Avrupa'da ülke aleyhi yayınlar yapan mecmuaların ülke içine girmesine engel olmak,aykırı davrananlara para ve hapis cezası uygulamak. Böylece devlet başta padişah ve diğer mensuplarını koruma altına almış oluyordu. Bu durum 1909 a kadar devam etmiştir.

KAYNAKÇA

AKYÜZ,Kenan; Vatan yahıt Silistre, meb,İst.1969

AKYÜZ, Kenan; Batı Tesirinde Türk Şiir Antolojiisi, İst. 1986

AKYÜZ, Kenan; Finten, Türkoloji dergisi, 1964,

AKYÜZ, Kenan; Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İst. 2001

BANARLI, Nihad Sami; Namık Kemal ve Türk Osmanlı Milliyetçiliği,İst. 1947.

BANARLI, Nihad Sami;Resimli Türk edebiyatı Tarihi İst. !971

İNUĞUR, M.Nuri; Türk Basınında İz Bırkanlar,

KAPLAN Mehmet; Şiir Tahlilleri I, İst. 1954

KUDRET ,Cevdet; Şair Evlenmesi, ist, 1959

KOLOĞLU, Orhan; Basın Tarihi,

TANPINAR, Ahmet Hamdi; 19. Asır Türk edebiyatı Tarihi, 1.cilt

TOPUZ, Hıfzı; Türk Basın Tarihi,

TASAVVUF (TEKKE) EDEBİYATI

Tasavvuf” dünya hayatının aşırılılıklarından uzak durarak Allah’a gönülden bağlanma,Allah’ın varlığına insanın kendi varlığından vazgeçmesi, benliğini (nefsini) yok edip gönlünü ilahi aşkla doldurması esasına dayanan, İslami bir düşünce akımıdır. Türkistanlı Hoca Ahmet Yesevi Türk tasavvufunun kurucularındandır. Anadolu’da tasavvufun, onun öğrencileri tarafından yayıldığı kabul edilir. Tasavvufçular (mutasavvıflar, sofiler) düşüncelerini halka yaymak için edebiyatı, özellikle şiiri araç kabul ederler. Bunun sonucu olarak Anadolu’da 13. yy’dan itibaren güçlü bir tasavvuf (tekke) edebiyatı olmuştur.

NOT

Anlattıklarımızın ve soruların daha iyi yorumlanabilmesi için şu terimlerin bilinmesi yararlı olacaktır:

VAHDET-İ VÜCUT: (Varlığın birliği) Evrende sadece Allah’ın varlığı söz konusudur. Diğer varlık zannettiğimiz, bu “mutlak varlığın”, Allah’ın bir parçası ve görüntüsüdürler.

Tekke: Tasavvuf ehli kişilerin, tarikat mensuplarının barındıkları, eğitim gördükleri yer, kuruluş.

PİR: Tarikat kurucusu.

ŞEYH:1) Tarikat kurucusu. 2) Tarikatta en yüksek dereceye ermiş kişi. 3) Tarikat kollarından birinin başında bulunan kimse.

TARİKAT: Allah’a varma yolunda benzer biçimde düşünenlerin oluşturduğu topluluk.

DERVİŞ: Bir tarikata girmiş, onun kurallarına uygun yaşayan kimse.

ABDAL: Gezgin derviş.

HALİFE: Tarikat kurucusunun ya da şeyhin kendisine vekil tayin ettiği, yetki verdiği kişi.

Genel Özellikler

a) Gerek dini-tasavvufi görüşler, gerek bunların işlenişi yönünden Arap-İran tasavvuf edebi-yatlarının etkisi söz konusudur. Ancak etki-lenme, Divan Edebiyatı’ndaki boyutlarla değildir.

b) Tasavvufa ait kavramları anlatan terimler dolayısıyla yabancı sözcük ve tamlamalar Aşık Tarzı Edebiyattan daha fazladır.

c) Eserlerin çoğu yazılı olarak oluşturulmuş ya da sonradan yazıya geçirilmiş.

d) Manzum eserler düzyazıdan daha çoktur.

e) Ağılıklı olarak hece ölçüsü kullanılmıştır. Aruzu kullananlar da çoktur.

f) Dörtlüklerle kurulan, koşma biçim özellikleri taşıyan şiirler çoğunluktadır. Beyit birimiyle gazel, kaside, mesnevi biçimli şiirler de yazmıştır. Divan tarzı tevhit, münacaat, naat türü şiirlere rastlanır.

g) Tekkelerde ve halkın karşısında şiirlerin okunuşu sırasında ya da ayinlerde müzik eşliği oldukça yaygındır.

NOT

Bu özelliklerin dışında kalan; eserlerini aruz ölçüsüyle ve Divan Edebiyatı diliyle, hatta tamamıyla Arapça-Farsça yazan tasavvufçular da vardır. Örneğin Mevlana Anadolu’da yetişen ilk ve en büyük Türk mutasavvıf olduğu halde eserlerini Farsça yazmıştır. Şeyh Galip, Divan tarzında eser verdiği için Tekke Edebiyatı çerçevesinde düşünülmez, Divan Edebiyatı mensubu sayılır.

Halk Edebiyatı Ders Notları

Halk Edebiyatı Ders Notları

Yüzyıllara Göre Divan Edebiyatı Sanatçıları

DİVAN EDEBİYATI

13.yy

Mevlânâ: Mesnevi,Divan-ı Kebir, Fihi Mafih, Mektubat, Mecalis-i Seba

Hoca Dehhani: Divan,Selçuklu Şehnamesi

Ahmet Fakih: Çerhnâme, Kitab ü Evsaf-ı Mesacidi’ş-şerife

14.yy

Gülşehri: Mantıku’t-Tayr, Feleknâme, Aruz Risalesi, Kuduri Tercümesi

Aşık Paşa: Garipname, Fakrname, Vasf-ı Hal, Hikâye ve Kimya Risalesi

Kadı Burhaneddin: Divan

Ahmedi: Divan, İskendername, Cemşid ü Hurşid

Şeyyad Hamza: Yusuf u Züleyha, Dastan-ı Sultan Mahmut

15.yy

Şeyhi: Divan, Harname, Hüsrev ü Şirin

Ahmed Paşa: Divan

Necati: Divan

Süleyman Çelebi: Vesiletü’n-Necat (Mevlid),

Ali Şir Nevai: Mecalisü’n-Nefais, Muhakemetü’l-Lügateyn, Mizanü’l Evzan, Leyla vü Mecnun, Ferhad ü Şirin

Seyyid Nesimi: Divan

NESİR

Sinan Paşa: Tazarruname, Tezkiretü’l Evliya

Mercimek Ahmed: Kâbusname

16.yy

Fuzuli: Türkçe Divan, Farsça Divan, Arapça Divan, Sakiname, Hadikatü’s-Süeda, Şikayetname, Leyla ile Mecnun, Beng ü Bade, Rind ü Zahid, Sıhhat ü Maraz, Tercüme-i Hadis-i Erbain, Muamma Risalesi

Bakî: Divan, Mealimü’l-yakin fi-sireti Seyyidü’l Mürselin, Fazailü’l-Cihad, Fazail-i Mekke

Zati: Divan, Edirne Şehrengizi

Hayalî: Divan

Bağdatlı Ruhî: Divan

NESİR

Evliya Çelebi: Seyahatname

Katip Çelebi: Keşfü’z-Zünun, Cihannüma

Seydi Ali Reis: Miratü’l-Memalik

Naima: Naima Tarihi

Peçevi: Peçevi Tarihi

17.yy

Nefi: Divan, Siham-ı Kaza

Nabi: Divan, Hayriye, Hayrabad, Surname, Tuhfetü’l-Harameyn

Naili: Divan

Şeyhülislam Yahya: Divan, Fetava, Nigaristan, Şerh-i Feraiz

Neşatî: Divan, Kavaid-i Deriye

18.yy

Nedim: Divan

Şeyh Galib: Divan, Hüsn ü Aşk

Enderunlu Fazıl: Divan, Defter-i Aşk, Hübanname, Zenanname, Çenginame

19. yy

Keçecizade İzzet Molla: Bahar-ı Efkâr, Hazan-ı Asar, Gülşen-i Aşk, Mihnet-i Keşan, Layiha, Devhatü’l-Mehamidmfi Tercümetü’l-Valid

Enderunlu Vasıf: Divan

Leskofçalı Galip: Divan

Yenişehirli Avnî: Divan, Kaside-i Cülus-i Murad-ı Hamis, Abname, Ateşgede, Mir’at-ı Cünun

ARUZ ÖLÇÜSÜ

- Aruz ölçüsünde heceler açık (kısa), kapalı (uzun) ve medli hece olmak üzere üçe ayrılır.

2- Başlıca tef‘ileler şunlardır: Fa‘ (-), Fe ul (. -),Fa‘ lün (- -), Fe i lün (. . -),Fâ i lün (- . -), Fe û lün (. - -), Mef û lü (- - .), Fe i lâ tün (. . - -), Fâ i lâ tün (- . - -), Fâ i lâ tü (- . - .), Me fâ i lün (. - . -), Me fâ î lün (. - - -), Me fâ î lü (. - - .), Müf te i lün (- . . -), Müs tef i lün (- - . -), Mü te fâ i lün (. . - . -)... Burada tef‘ilelerle parantez içindeki hecelerinin değerlerinin aynı olduğuna dikkat ediniz.

3- Aruz vezninde tef‘ileler heceleri bölebilir. Hece ölçüsündeki gibi okuyuşta tef‘ilelerde durgu yapılmaz.

4- Aruz vezninde hecelerin kısalığı ve uzunluğu esas olduğu için bazı Türkçe kelimeler kısa olduğu halde vezin gereği uzun okunur; buna imale denir. İmale kısa heceyi uzun yapar. Arapça ve Farsça kelimelerdeki bazı uzun seslerin vezin gereği kısa okunmasına da zihaf denir. Zihaf ise imalenin tersine uzun heceyi kısa yapmayı sağlar. Hece ölçüsünde böyle bir mesele yoktur. Türk edebiyatında imale çok sayıda bulunmakla beraber zihaf kusuru hoş karşılanmadığı için çok az yapılmıştır.

5- Farsça tamlama eki olan “-i” ile “ve” anlamındaki “ü, vü” bağlacı vezin gereği uzun da kısa da olabilir.

6- Medli heceler hafif bir “i, ı” sesi varmış gibi okunur. Bahâr kelimesi bahâr[ı], eşkden kelimesi ise eşk[i]den şeklinde söylenmelidir.

7- Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerde ilk tef‘ile bazı mısralarda Fâilâtün, son tef‘ile ise Fa‘lün olabilir. Bu sadece bu kalıba özgü bir durumdur. Bu kalıpla yazılan şiirlerde başta imale yapmaya gerek yoktur. Farklı tef‘ile parantez içinde hemen altında gösterilir.

8- Türkçe kelimelerle aruz veznindeki başarı Muallim Naci ile başlamış olup Türk aruzu Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Âkif Ersoy tarafından gerçekleştirilmiştir. Hatta Mehmet Âkif o kadar başarılı olmuştur ki bir çok kişi İstiklâl Marşı'nın hece ölçüsüyle yazıldığını zanneder. Oysa bu marş aruzun “Fe i lâ tün / Fe i lâ tün /Fe i lâ tün /Fe i lün” kalıbıyla yazılmıştır.

9- Aruzla yazılan bir şiirin hece sayısı bazan eşit olabilir. Mısralardaki açık kapalı dizilişinin aynı olması o şiirin aruzla yazıldığın gösterir.

Cânı cânânı bütün vârımı alsın da Hüdâ 15 hece

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ 15 hece

10- Sessiz bir harfle biten kelime vezin gereği açık olması gerekirse, kendinden sonra sesli ile başlayan bir hece varsa birinci kelimenin sonundaki harf, ikinci kelimenin ilk hecesine ulanır. Buna ulama denir. Ulama kapalı heceyi açık yapar. Ulama genellikle yapılır; fakat her zaman yapılmak mecburiyetinde değildir.

11- Servet-i Fünun edebiyatçıları bir şiirde değişik aruz kalıpları kullanmak suretiyle serbest vezne zemin hazırlamışlardır. Cenap Şahabetin'in “Elhân-ı Şita” adlı şiiri bu şekilde yazılmıştır. Bu şiirdeki bazı mısralar Feilâtün / Mefâilün / Feilün, bazı mısralar ise Mef‘ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün kalıbıyla yazılmıştır.

12- Bir şiirin vezni en az iki mısradan hareket ederek bulunabilir. Tek mısraa bakarak vezin bulunmaz.

13- Mısralardaki imale ve zihaf kusuru olan heceleri altı çizilerek belirtilmiştir.

14- Bir şiirin vezni bulunurken şu işlemler yapılır:

a) Veznini bulacağımız mısraların hecelerindeki uzun seslilere dikkat ederek yazmalıyız.

b) Önce mısralardaki hecelerin açık mı kapalı mı oldukları tespit edilir.

c) Medli hece olup olmayacağı özellikle kontrol edilmelidir. Bu ihmal edilirse bir mısradaki hece değeri eksik çıkar. Mısralardaki heceler sayılarak medli hece olup olmadığı konusunda bir ipucu yakalayabiliriz.

d) Hecelerin açık kapalı değerleri karşılıklı kontrol edilir. Önce imkân varsa ulama, yoksa imale yapılır. Zihaf çok az bulunduğu için en sonra o ihtimal düşünülür.

e) Hecelerin karşılaştırılması yapıldıktan sonra açık kapalı değerleri çizgi ve nokta şeklinde ayrı bir yere geçilir. Mısra sayısına göre tef‘ile sayısı tahmin edilmeye başlanır. İlk tef‘ile en az heceden oluşur. Genelde az heceli Fa’, Fe i lün, Fâ i lün gibi tef‘ileler sonda bulunur.

f) Yazılan aruz kalıbı ile işaretler arasında uyum olmasına dikkat etmelidir.

Bu çalışmayı dosya halinde indir

Divan Edebiyatıyla İlgili Ayrıntılı Bilgiler

Divan Edebiyatıyla İlgili Ayrıntılı Bilgiler

Divan Edebiyatı Konu Anlatımı

Divan Edebiyatı Konu Anlatımı

Anonim Türk Halk Edebiyatı Nazım Türleri Tablosu

Anonim Türk Halk Edebiyatı Nazım Türleri Tablosu

20 Ocak 2009 Salı

SANATÇILAR VE EN TANINMIŞ ESERLERİ

YUNUS EMRE: Risalet-ün Nushiyye

KAYGUSUZ ABDAL: Budalaname, Mugalataname

BAYBURTLU ZİHNİ: Sergüzeştname

HACI BEKTAŞI VELİ: Makalat

HOCA DEHHANİ: Selçuklu Şahnamesi

AHMEDİ: Cemşit u Hurşit,İskendername

ŞEYHİ: Harname, Hüsrev-u Şirin

ALİ ŞİR NEVAİ: Muhakeme tul Lügateyn , Mecalisün Nefais(Türk edebiyatının ilk tezkiresidir), Mizanül Evzan

FUZULİ: Hadikat-üs Süeda, Beng ü Bade, Leyla vü Mecnun mesnevisi

BAKİ: Kanuni Mersiyesi

NEF i: Siham-ı Kaza

NABİ: Hayrabad, Sür name

ŞEYH GALİP: Hüsn ü Aşk

ŞİNASİ: Tercüme-i Monzume, Şair Evlenmesi( Batı tekniğinde yazılmış ilk tiyatromuz), Müntehebat-ı Eşar, Durub-ı Emsal-i Osmaniye

NAMIK KEMAL:Vatan Yahut Silistre (sahnelenen ilk tiyatromuz), Zavallı Çocuk, Akif Bey, Kerbela, Celalettin Harzemşah, İntibah(ilk edebi romanımız), Cezmi(ilk tarihi romanımız)

ZİYA PAŞA: Zafername, Harabat, Eş ar-ı Ziya, Engizisyon Tarihi, Endülüs Tarihi

AHMET MİTHAT EFENDİ: Hasan Mellah, Hüseyin Fellah, Felatun Bey ile Rakım Efendi, Yer Yüzünde Bir Melek, Henüz On Yedi Yaşında, Letaif-i Rivayet, Yeniçeriler

RECAİZADE MAHMUT EKREM: Nağme-i Seher, Yadigar-ı Şebab, Zemzeme, Nejad Ekrem, Çok Bilen Çok Yanılır, Afife Anjelik, Araba Sevdası(bazı kaynaklar da bu romanı ilk realist eserimiz olarak kabul eder)

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN: Makber, Eşber, Sahra(ilk pastoral şiirimiz), İçli Kız, Macera-yı Aşk, Duhter-i Hindu,

SAMİPAŞAZADE SEZAİ: Sergüzeşt, Küçük Şeyler, İclal

NABİZADE NAZIM: Karabibik( edebiyatımızdaki ilk realist eserdir.), Zehra(edebiyatımızdaki ilk köy romanıdır)

TEVFİK FİKRET:Rübab-ı Şikeste, Haluk un Defteri, Rübabın Cevabı, Tarih-i Kadim, Doksanbeşe Doğru, Şermin( Tevfik Fikret in çocuklar için kaleme aldığı bu şiir şairin hece vezniyle yazdığı tek şiiridir) ,sis

CENAP ŞAHABETTİN:Tamat,Afak-ı ırak, Evrak-ı Eyyam,Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh, Tiryaki Sözler, Körebe , Yalan, Hac yolunda

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL:Aşk-ı Memnu, Mai ve Siyah, Kırık Hayatlar, Bir Ölünün Defteri, Nemide,, Solgun DemetKadın Pençesi

MEHMET RAUF:Eylül(ilk psikolojik romanımızdır), Genç Kız Kalibi, Ferda-yı Garam

MEHMET AKİF ERSOY:Safahat

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR:Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Mürebbiye, Şık, Şıpsevdi, Gulyabani, Ben Deli miyim?...

AHMET HAŞİM:Göl saatleri;Piyale, Gurubahane-i Laklakan, Bize Göre, Franfurt Seyahatnemesi

ÖMER SEYFETTİN:Yalnız Efe, Efruz Bey, İlk Düşen Ak, Yüksek Ökçeler, Bomba Gizli Mabet, Asilzadeler, Bahar ve Kelebekler ,Beyaz Lale, Mahçupluk İmtihanı

ZİYA GÖKALP:Kızıl Elma,Yeni Hayat, Türkleşmek -- İslalaşmak Muasırlaşmak, Altı ışık, Türkçülüğün Esasları, Türk medeniyet Tarihi, Malta Mektupları

MEHMET EMİN YURDAKUL:Türkçe Şiirler, Türk Sazı Ey Türk Uyan, Tan Sesleri, Ordunun Destanı, Dicle Önünde Turan a Doğru, Zafer Yolunda,

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU: Nur Baba, Erenlerin Bağından, Rahmet, Hüküm Gecesi, Sodom ve Gomore, Yaban, Panorama, Ankara,

HALİDE EDİP ADIVAR: Vurun Kahpeye, Sinekli Bakkal, Türkün Ateşle İmtihanı, Dağa Çıkan Kurt

REFİK HALİT KARAY: Memleket Hikayeleri; İstanbulun İçyüzü

REŞAT NURİ GÜNTEKİN: Çalıkuşu, Damga Dudaktan Kalbe, Bir Kadın Düşmanı, Acımak, Yeşil Gece, Yaprak Dökümü, Miskinler Teknesi

YAHYA KEMAL BEYATLI: Kendi Gök Kubbemiz Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rübailer ve Hayam Rübailerini Türkçe Söyleyiş, Aziz İstanbul Eğil Dağlar, Portreler

PEYAMİ SAFA : Sözde Kızlar, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Fatih - Harbiye Bir tereddüdün Romanı, Matmazal Norolya nın Koltuğu

SAİT FAİKABASIYANIK: Semaver, Sarnıç,Şahmerdan,

Medar-ı Maişet Motoru, Mahalle Kahvesi, Kumpanya, Şimdi Sevişme Vakti, Kayıp Aranıyor, Alemdağında Var Bir Yılan

AHMET HAMDİ TANPINAR: Huzur, Beş Şehir, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Mahur Beste, XX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

ORHAN VELİ KANIK: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, La Fontaine Masalları, Karşı, Nasrettin Hoca Hikayeleri

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL: Şarkın Sultanları, Gönülden Gönüle, Dinle Neyden, Çoban Çeşmesi, Han Duvarları, Canavar, Akıncı Türküleri

AHMET MUHİP DIRANAS: Gölgeler, O Böyle İstemezdi, Şiirler

AHMET KUTSİ TECER: Sivas Halk Şairleri Bayramı, Köylü Temsilleri, Koçyiğit Köroğlu, Bir Pazar Günü, Satılık Ev, Köşe Başı

FALİH RIFKI ATAY: Ateş ve Güneş, Deniz Aşırı, Bizim Akdeniz, Taymis Kıyıları, Tuna Kıyıları, Zeytindağı, Yolculuk Defteri, Niçin Kurtulmamak

CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI (HALİKARNAS BALIKÇISI) : Ege Kıyılarından , Aganta Burina Burinata, Merhaba Akdeniz, Deniz Gurbetçileri, Turgut Reis, Mavi Sürgün, Hey Koca Yurt

MEMDUH ŞEVKET ESENDAL: Ayaşlı ve Kiracıları, Miras

CAHİT SITKI TARANCI: Ömrümde Sükut, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ziya ya Mektuplar

TARIK BUĞRA:Küçük Ağa, İbiş in Rüyası, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, İki Uyku Arasında, Gençlik Türküsü, Firavun İmam, Gençliğim Eyvah, Yağmur Beklerken, Dönemeçte

CAHİT KÜLEBİ: Adamın Biri, Rüzgar, Atatürk Kurtuluş Savaşında, Anadili Öğretimi, Sıkıntı ve Umut, Yangın

KEMAL TAHİR: Esir Şehrin İnsanları, Yorgun Savaşçı, Devlet Ana, Bozkırdaki Çekirdek, Körduman

NECİP FAZIL KISAKÜREK: Örümcek Ağı, Kaldırımlar, Ben ve Ötesi, Bir Adam Yaratmak, Künye, Tohum, Satırbaşı, Sonsuzluk Kervanı,